"yerçekimi kuramı" ve Einstein'in "görelilik kuramı"
Bir sebze filesi, çeşitli ölçeklerde uzay-zaman-mekân fikrinin derinliklerini anlamaya, mimarca kavramaya çalışırken karşıma çıktı. Renkli küreler anahtarlık, kolye, dekoratif her türlü şey için üretilmiş ucuz ama sevimli keçe topları. Bu anlama, yeniden okuma ve yorumlama serüveninde onlar da yerlerini aldılar.
Bize fizik öğretmemiş olduklarını anladım. Hatta bize kavramayı da öğretmemişler. Öğretseler de, bu günkü istekliliğimle benimser miydim bilinmez.
Oysa evren kadim, insanın merakı ise eski, kuramlar da öyle...
Önce Newton'la başladık, "yerçekimi kuramı"; sonra Einstein, eski dille "izafiyet teorisi" ya da "görelilik kuramı", "özel görelilik", "genel görelilik"; ardından "kuantum fiziği" ve çeşitli yorumları, ve sonra "sicim kuramı", en nihayetinde "M kuramı" ya da "herşeyin kuramı".
Zaman ve mekân algım, öğrendiğim /gezindiğim kuramdan kurama değiştikçe, nesnelere verdiğim anlamlar da, fizik bilimine verdiğim anlam da değişim geçirdi.
Fizik bilimi bir yana, sebze filesi bundan böyle bükülmüş bir uzay, keçe topları da çeşitli gezegenler, yıldızlar kısaca binlerce gökcisminden birkaçı, her cisim kendi çevresindeki uzayı bükmüş. Birlikte uzayda genişleyerek yol alıyorlar.
Bükülmüş uzaylar-çok boyut (uzamış boyutlar x,y,z ve zaman boyutu dahil 11 boyut)işin bu denli basit olmadığı sicim kuramı ile belirdi. Evrenin en küçük parçacığının noktasal değil de sicim benzeri boyutlu olduğunu ve sürekli titreştiklerini varsayan bu kuramla boyutların sayısı arttı. Her gün kullandığım banyo lifi girdi sahneye. Hâlâ hoş kokular, bol köpükler saçarak banyo lifi işlevini başarıyla sürdürüyor. Ama ne çok boyutu var! Beyin yapısı gibi girift ve kitapta anlatılan uzayın yapısını andırıyor. Kuantum fiziğinin önerdiği paralel evrenleri, çoklu evrenleri, negatif evrenleri unuttum; kendi evrenim bile yeterince heyecan verici.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder