2 Mart 2010 Salı

Mimaride "Yeni" Kavramı ya da Tasarımda Özgünü Arayış*

Yeniye ilişkin düşüncelerimizin ve tutumlarımızın bilişsel kökenleri üzerine düşünceler
(*) 9 Şubat 2004-Trabzon Mimarlık Öğrencileri buluşmasındaki “yeni” temalı söyleşide sunulan metin


Nur ESİN, İTÜ Mimarlık Fakültesi, nur.esin@gmail.com

Yeni ile olan uzaklık / yeniye tepki
Yeniyi benimseme/reddetme davranışının bilişsel kökeni
Yeniye sahip olma/sahip çıkmanın getirdiği tatmin ve üstünlük güdüleri
Yeniyi arama/yaratma içgüdüsü ve merak duygusu
Yeni arayışı ve farklı kişilik yapıları
Varsayım 1... Yeni bizden uzak olduğunda kolay kabul edilen bir kavramdır.

Ne zaman ki bizim yaşantımızı etkiler o zaman yeniye karşı gerçek tepkilerimiz ortaya çıkar.

Varsayım 2... Yeni ürkütücüdür.

Yeninin yaşantımızda neden olacağı değişimler düşüncesi ürkütür. Değişime/tehlikeye hazırlıklı olmak isteriz, yeni ise hazırlıklı olmadığımız bir durum anlamına gelir. Vücudumuz ve beynimiz birlikte tepki verir. Bu bizim kalıtımla devraldığımız hayvansal, içgüdüsel tepkimizdir. Adrenalin düzeyimiz artar. Beynimiz hızla çalışmaya başlar.Yeni ani gelmişse bu tepki çok hızlı gelişir, yeniye yavaş yavaş hazırlanmışsak, bu kez de olası tehlikelere karşı olmadık senaryolar geliştiririz.

Varsayım 3... Yeni çekicidir.
Merak duygumuzu uyandırır. Ne kadar ürkütücüyse o denli çekici olduğunu söylemek yanlış olmaz. Uzaktan davranışını kollarız. Zihnimizi yeni bilgilerle ve uyarılarla yeniden yapılandırıp dingin bir denge durumuna kavuşuncaya değin de merak duygusu peşimizi bırakmaz. Bu sürecin dışa yansıması önce onu eleştirerek cezalandırmak, olası ani durumları kollamak, diğerlerinin tepkilerini kollamak biçiminde gelişir. Yenini etki alanı geniştir, ama gecicidir. Yeni hızla eskiyendir. Eskinin etkisi ise artık daralmış, kanıksanmış ve alışılmıştır.

Varsayım 4... Yeni zihinsel süreçleri uyarır.
İnsanın en önemli ayırıcı özelliği düşünce üretmesidir. Zihninde yeni ortaya çıkan durumu yapılandırır; yeni durumu eski bildiği durumların üzerine oturtmaya, uyarlamaya çalışır. Zihninde bu duruma uygun bir model oluşturmaya çalışır.

Varsayım 5... Yeniyi arama iç güdüsü kişilik yapısından bağımsızdır.(i) içe dönük /dışa dönük, (ii) tutucu / tutucu olmayan, (iii) paylaşmayan / paylaşan (iv) araştırıcı-meraklı / ilgisiz-merak etmeyen, (v) egosu güçlü / uyumlu ve kollektivist, vb. Farklı kişilik yapılarının yeniyi ararken tutumları farklı olabilir; ancak bu içedönük bir kişiliğin yeniyi aramayacağı anlamına gelmez. Belki de daha fazla odaklanmış bir biçimde arama sürecine eğilir. Diğer taraftan yapı olarak dışa dönük kişi bu süreci paylaşır; belki de onun dışa dönük yapısı, bu süreçte odaklanmasına engel, dikkatini dağıtıcı bir rol oynayabilir. Yeni karşısında aşırı merak, kişiliği ne olursa olsun bireyin arama dürtüsünü uyandırabilir.

Varsayım 6... Tutucu bir kişinin yeniyi zor kabul edeceği varsayılır, ancak bir kez benimsemişse aynı tutucu yapısı nedeniyle onu daha güçlü savunabilir.Eskiyen bir yeniden, yeni beliren bir yeniye geçiş, değerler sisteminde değişme-kendini değiştirme süreci ile ilişkili görünüyor. Tutucuda bu değişim süreci çok yavaş seyredebilecekken, tutucu olmayan yeni duruma daha hızla adapte olabilir. Burada değinilen duyusal tepki süreci değildir, kabullenme sürecinin hızıdır.

Varsayım 7... Yeniyi sahiplenme bireyde bir çeşit üstünlük duygusu uyandırır.
Bu durum yeniyi savunma ve koruma içgüdüsünü de birlikte getirir. Yeniyi anlayabilen ve tepki verebilen, bunu daha geç gerçekleştirecek olana üstünlük sağlar; dışa vurulmasa da ayrıcalık kazanma duygusunun tatminini yaşar. Bu tatmin duygusunu sürekli kılabilmek için konuyu/yeniyi sahiplenmeyi ve diğerlerinden biraz da uzak tutmayı sürdürür. Çoğu zaman yeniyi karşısındakine zor anlaşılır – felsefi, akademik, sanatsal,mesleki- bir dil kullanarak açıklamaya çalışır ki iyice anlaşılmaz olsun, ve yeniden elde edeceği kişisel rantı/eldesi artsın (popüler olsun, adından söz edilsin, ne derin, ne bilimsel kişi desinler)

Varsayım 8... Yeniyi yaratma isteği, yeniyi kabullenme sürecinden çok farklı bir zihinsel yapılanma sürecidir.Merak duygusu yine devrededir, ancak bu merak ortaya çıkan bir şeye karşı olan merak değil, ortada olmayan bir şeye karşı beliren meraktır. Arama sürecini başlatan bir soru, bir sorun bu merakı körükler. Önce zihinsel heybe-bellek- karıştırılır, sonra eldekiler tartılır, gözden-zihinden geçirilir, sonra başkasının-diğerinin (yazılı,sözlü) belleği de taranır, yok... aranan yeni orada bulunamayınca da gerçek arama süreci tam anlamıyla başlar. Zihinde aynı soru zamana yayılı olarak dönüp durmaktadır. Soru siz nereye giderseniz sizinledir. Bu depresif, oldukça yıkıcı bir süreçtir. Vazgeçmenin çözüm değil yenilgi anlamı taşıdığı, bireyin kendisiyle hesaplaştığı bir süreç. Üstelik başkaları başarmış, o halde başarılabilir. Deneme-yanılma, çoktan seçme, yerine koyma, baştan gözden geçirme, kural-yöntem araştırma, benzetme, geriden tekrar başlama, heybeyi yeniden yeniden yoklama, ve hatta “saçmalama” bu arama sürecinde başvurulan tanıdık yöntemler. Sanırım mimar/tasarımcı olup da bu süreçten geçmemiş olanımız yoktur. Zaman zaman, -hatta sıkça da denilebilir- bu yıkıcı, yakıcı ortamdan uzaklaşmak amacıyla arama sürecinden bağımsız, ilgisiz davranışlar ortaya konur. Dikkati dağıtma, odaklanmadan uzaklaşma, hatta konuyu unutma bir iç savunma mekanizması olarak yüzeye çıkar. Sonuçta ortaya çıkan şey belkide yeni bile olamayacak denli varolanın tanıdık bir versiyonudur.

O halde yeni nedir?
Tamamen yepyeni bir şey mümkün müdür?
Yeniyi gördüğümüzde nasıl anlarız?
Yeni bildiğimizi sandığımız ama daha önceden hiç gerçekten karşılaşmadığımız bir şey olabilir mi? Örneğin ‘ölüm’ gibi?

Şengül Öymen Gür, söyleşide yeniyi zaman mekan ilişkisi bağlamında ele aldı. Zaman algımızın zaman içindeki değişimi, andan geriye ve ileriye bakışın yarattığı yanılsamalar ve çarpılmalar, bunların değer sistemlerimiz üzerinde yaratacağı değişimler, yeninin eskimesi, yeni algısı, yeninin yansıtılması, yeni üzerine medyatik imaj yaratılması ve sanallık konularında keyifli bir zihinsel gezinti yaptık; Gür’ün, mimarlıkta “zerafet”, yaşamda ve insan davranışlarında “zerafet” arayan gözüyle “yeni” mimarlığa tekrar baktık.

Cengiz Bektaş yeniyi samimiyete ve insan mutluluğuna, sevgisine bağladı. Yeni, insan için olandır, insanca olandır. Mekanda ve zamanda yeni bir yaşam, yeni bir davranış, yeni bir bakış. Dayatılana karşı çıkış, mutluluk için arayış.
Güzel bir oturumdu, paylaştık, insan olmanın ve birlikte olabilmenin onurunu, keyfini yaşadık, birbirimizin gözünde parlayan -yeniyi araken parlayan- ışığı gördük, sevinci paylaştık. Öğrencilere ne mutlu; onlar, biz oturumu terk ettiğimizde, paylaşmaya devam ediyorlar.

Yazıldığı Tarih:10.02.2004 İstanbul; buluşmada bir yarım günün ardından...

Hiç yorum yok: